'Yazmaya devam etmeseydin be kardeşim', 'yıl dönümünü bekleseydin aq' şeklindeki serzenişlerinizi duyar gibiyim. 'Keşke yazı gelmeden önce sosyal medya hesaplarıma da duyursaydınız bu sesinizi' şeklinde karşı fikrimi deklare ederek 'neden bugün?' sorunuza cevap vereceğim. 365 günlük yılın herhangi bir günü olabilirdi fakat ben bugünü seçtim. Ülkemizde ekonomi bugün de kötüye gittiği için, Muharrem İnce'nin adaylığı yeni açıklandığı için, erken seçim skandalının üzerinden çok da geçmemiş olduğu için ve Fenerbahçe - Beşiktaş maçında yaşanan olaylardan sonra namı diğer reisin 'kumpas' diyerek TFF'yi skandal kararlara yönlendirdiği için değil. Hatta ve hatta hükümet destekli futbol kulübü İstanbul Akbilspor'a, yani Medipol Başakşehir'e dün son dakikada yıldız oyuncusu Robinho ile gol atıp puan kaybettiren teknik direktör Samet Aybaba'nın golden sonra sevinmek yerine üzüntüden kahrolduğu için de değil. Çünkü ülkemiz çok güzel, her şey doğru ve harika :)
Bugün yazı yazmaya karar verdim çünkü, planım iptal oldu ve EVDE MİSAFİR VAR. Ben de taktım kulaklığımı, lise yıllarımın güzide şarkılarından Opeth'in Master's Apprentices'ı eşliğinde vasıfsız bir adam olarak bir şeylere sallayayım istedim. Çünkü bu bloga yazı yazmak dövizle değil ve bunun için vergi istemiyorlar. Fakat göz altına alınma ve gerizekalı zümre tarafından fetöcü ilan edilebilme riskim maalesef ki bâki kalıyor.
Çoğu yazımda olduğu gibi ana konuya, kişilere ve aksiyonlara penetre etmeden önce bir adet kişisel zevkler paragrafı açar, meraklılar için dizi, film, müzik vb önerisi yaparım. Adeti bozacak değilim. Çünkü hala bu ülkede güvenebileceğiniz ve sürdürülebilecek bir şeyler söz konusudur! (9 ay sonra yazı yazan adamdan duydunuz bu cümleyi, 9 ayda sıfırdan çocuk oluyor, insan imal ediliyor)
Boş adam olduğum dönemlerde kafayı dizilerle bozmuş birisi olarak 9 aylık sürede sıfırdan başlayıp bitirdiğim The Office ve South Park haricinde hiçbir dizi olmadı. İkisinin ortak özellikleri komedi dizileri kapsamında değerlendirilmesi ve efsane iyi olmaları. Bunların haricinde aktif olarak devam eden Family Guy, Brooklyn Nine-Nine ve Westworld'ün seyirlerini keyif alarak gerçekleştiriyorum.. Ayrıca geçen hafta Avengers'ı izledim, şahane film olmuş. Beğenmeyen yarrrrr... öhöm neyse. Müzikal anlamda da rock - metal ağırlıklı olarak dinlemeye devam ediyorum fakat ufkum daha da açıldı. Yakında zamanda Enslaved konserinde bulundum, günün grup önerisi de Viking Metal olarak da lanse edilen Progresif Black Metal grubu Enslaved olsun o halde. (Günün grubu dedik ama ben bu tempoyla gidersem yılın grubu bile diyebiliriz lol)
'Karıştırmayı fazla abartma, alışırsın. Elini ceplerine götürürler, uslanırsın.'
<3 gün sonra>
Evet, yukarıdaki cümlemi bitirir bitirmez kapı çalıp polisler beni götürdüğü için yazıya 3 gün sonra devam ediyorum. Misafirler hala gitmedi ayrıca...
Yukarıdaki cümleyi az önce oturma organımdan uydurdum fakat evdeki misafirlerle birlikte bana bu yazıyı yazdırma motivasyonu da aslında siyasetin her şeye müdahale etmesi, hükümetin her şeyi kendi oyuncağına çevirmeye çalışması ve bunları yaparken de ülke ekonomisini çökertiyor olması, savaş alanında ünlülerle şov yapıp oy toplama saygısızlığına girişmesi. Benim açıkçası hem moralimi bozuyor, hem midemi bulandırıyor. Sevgili anneannemin de Fatih Portakal izlerken dediği gibi 'püh allah cezanızı vermesin sizin'
Yirmili yaşlarımda hapse girmemek <özellikle muhalefetin uzun süreden sonra bu kadar güçlü olup iktidarın bu kadar kaygılı olduğu dönemde> adına bu yazıyı fazla uzatmadan noktalıyorum. Yalvarıyorum, sadece siyaset yapın, başka şeylere siyaset sokmayın. Umut ediyorum ki önümüzdeki günlerde siyasetin sokulduğu her şey, 24 Haziran'da da siyasete sokacak. Hem de dibine kadar sokacak.
Neymiş efendim?
.
.
.
Muharrem İnce
.
.
.
Bira içiyormuş.
.
.
.
Siz
.
.
.
Ayıkken batırdınız bu ülkeyi!
Sözcü gazetesi yazımdan alıntıdır.